10 Haziran 2010 Perşembe

2010 AKB projeye olumsuz yanit verdi.

2010 Istanbul Avrupa Kultur Baskenti Ajansi, hazirlik asamasi yaklasik 1.5 yil suren bu projeye olumsuz yanit verdi. Gerekce olarak butce kisintisi sunuldu. 9 milyon dolari yabanci finansorler tarafindan karsilanan ve AKB nin kendi koyacagi kisminin parasini gise gelirinden ilk sirada geri alacagi bu proje yapilmayacak.

Uzuntumuzu sizlerle huzun icerisinde paylasiyoruz....

Bu projeye basindan beri destek veren kamuoyuna ve basinimiza tesekkur ederiz.

Saygilarimla

Emrah Yucel

17 Mart 2009 Salı

Istanbul On My Mind


Istanbul On My Mind bu şehir üzerine 7 - 10 farklı dünya yönetmeninin birbirlerinden farklı kısa hikayelerinin bir araya gelmesinden oluşan uzun metrajlı bir film projesidir.

Bu proje daha önce New York Stories, Paris I Love You, Night On Earth, Tokyo! ve 2009 da vizyona girecek olan New York I Love You gibi projelerin konseptine benzerlik gösteriyor. Bu türden filmler, ilginin gittikçe artması nedeniyle tüm dünyada "kent kültürleri" üzerine üretiliyor. 2010 yılında dünya EXPO fuarının yapılacağı Shanghai şehri de yine aynı yıl benzer bir film ile beyazperdede olacak. Berlin, Kudüs ve Rio de Janeiro da aynı şekilde üzerinde projeler hazırlanan ve çekim planları yapılan şehirlerin arasında yer alıyor. Görüldüğü gibi dünya şehirleri ve yöneticileri bu formülün farkına varmış durumda ve hızla üretim içerisinde.

Bu yaklaşım, kent kültürünün sinemaya yansıması yönünde artık bir gelenek haline dönüşmekte. Bunun bilinci ile projemiz gerek İstanbul 2010 AKB Ajansı Yönetimince ve gerekse de Yürütme Kurulu Üyelerince (istifa eden) heyecanla karşılanmış ve her iki taraftanda tam destek almıştır.

Basındaki Yazılar


Basında yer alan olumlu haberlerin yanısıra, bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşündüğümüz olumsuz yaklaşımlar da oldu. 

Sessiz kalmamızın temel sebebi projemizin tüm parçaları ile onay aşamasından henüz geçmemesidir. Projemizin  tüm detayları onaylanıp imzalandığı anda ayrıntıları basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmaktan mutluluk duyacağız. Proje hakkında yorum yapan ya da bu girişimi yanlış bulan şahısların fikirlerini saygıyla dinliyoruz. Bu durumu 2010 Ajansı ile birlikte değerlendirdik ama ciddiye alınacak bir eleştiri algılamadık. Böylesine büyük bir proje karşısında oluşması normal bazı insani tepkiler var. Anlayış ile karşılıyoruz. 

Bu türde olumsuz tavırlar şevkimizi etkilese de azimle devam etmekte kararlıyız.

Türkiye'deki genel magazinleştirme trendinin aksine, prensip olarak sadece kesin olan isimleri ve kararları basına aktarmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu projeyi ve üretim sürecini magazinleştirmeden yürütmek konusunda kararlıyız. Ayrıca film yönetmenleri ve oyuncuları İstanbul'a geldiğinde ayrı ayrı basın toplantıları yapıp onların yaklaşımlarını ve tecrübelerini basın ve kamuoyu ile paylaşacağız. Bu anlamda yönetmenler ve oyuncular imzalamadan hiçbir ismi kesin diye açıklamak istemiyoruz. Sadece olası isimler listesini paylaşabiliriz. Bu da projenin boyutu hakkında sizlere bir fikir verecektir.

Olası Yönetmenler Listesi


Verebileceğimiz en temel bilgi; bu filmin dünya yönetmenleri tarafından çekileceği. İçerisinde Çin, Fransa, İspanya, Almanya, İngiltere, Danimarka, Malezya, İran, Rusya ve Amerika gibi ülkelerin yönetmenleri olacak. İstanbul'un yerel değerlerini uluslararasi dille aktaracak olası isimler;

Almanya: Wim Wenders, Werner Herzog
Meksika: Guillermo Arriaga, Alejandro Gonzales Inarritu
Danimarka: Lars von Trier
İsveç: Lukas Moodysson
İran: Samira Makhmalbaf
Rusya: Timur Bekmambetov
İngiltere: Jonathan Glazer, Mike Leigh, Alan Parker
ABD: David Lynch, Spike Lee, Kimberly Peirce
İrlanda: Stuart Townsend
İspanya: Pedro Almadovar
Japonya: Takeshi Kitano
Malezya: Tsai Ming Liang
Çin: Wong Kar Wai

Yukarıdaki listede yönetmenlerin buyuk bir kısmı ile görüşüldü ve onay mektuplari alındı, bir kısmının ajansları ile ön görüşmeler yapıldı ve bekleme sürecinde, bir kısmı ile henüz hiç görüşülmedi. İlk başta da söylediğimiz gibi bu liste netleşince hemen basın ve kamuoyu ile paylaşmayı arzu ediyoruz. Yönetmenler İstanbul'a geldiklerinde de basın toplantıları düzenlenecek.

Projenin Yapımcıları Kimler Olacak?

Her kısa filminin  kendi yapımcısı olacak. Bunun dışında filmin ana yapımcılığını, arkasındaki yaratıcı isim olarak kendim üstleneceğim. Projenin yöneticisi olarak her iki tarafın da yapısını bilen ve buluşturan pozisyonda olacağım. Bununla birlikte, projede çalışacağım diğer yapımcılar arasında daha önce Oscarlı projeleri üstlenmiş ve New York I Love You filminin de yapımcıları yer alıyor. Bu yapımcılar daha önce böyle bir projeyi yapmış olmanın tecrübesini getiriyorlar. Proje çok kapsamlı bir koordinasyon gerektiriyor. Bu anlamda hem Türkiye'nin bürokrasisi ve arazi şartları, hem de uluslararası film yapımında kabul gören Amerikan film sistemi ile ilgili bilgilerimi ortaya koyacağım. Yabancı prodüktörlerin tek başlarına bu projeyi yürütebilmeleri çok olası değil. Proje çok detaylı bir organizasyonu gerektiren tam bir bulmaca şeklinde. 

Projenin Bütçesi

Bu projenin bir benzeri olan Paris, Je Taime filminin prodüksyon bütçesi 14 milyon dolar. Aynı şekilde geçtiğimiz yıl çekilen ve önümüzdeki aylarda vizyona girecek olan New York, I Love You filminin bütçesi 17 milyon dolar. Bütün bunların ışığında Istanbul On My Mind projemizin bütçesi ise 18 milyon dolar. Bu bütçe İstanbul'un New York ve Paris'e kıyasla uzaklığı ve kalan sürenin kısalığı göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Bu tip projeler iki yıl gibi bir sürede üretilirken biz bu projeyi nerede ise bir yıl icerisinde tamamlamak zorundayız.

İstanbul 2010 AKB Ajansı bu projeye sadece 9 milyon dolar ile yatırımcı olacaktır. Bütçenin geri kalanını Amerika'dan Universal, Vivendi ile bazi uluslararasi dağıtımcılar, yatırımcılar ve bankalar aracılığıyla ile tamamlıyoruz. Yani projenin tek finans kaynağı İstanbul 2010 Ajansı değil. Bu bir ortak girişim. Bu yatırım bize bir defada değil projenin oluşum süreci içerisinde aşamalı olarak aktarılacaktır. Şu aşamada yapılmış herhengi bir ödeme yoktur.

Ayrıca İstanbul 2010 AKB Ajansı'nın bu katkısı geri dönüşümü olan bir yatırımdır. Film gösterime girdikten sonra elde edilecek gişe hasılatının ilk 9 milyon doları AKB ajansına iade edilecektir. Böylece ajans, prodüksyon için ödünç verdiği paranın bütününü geri almış olacaktır. Projenin Amerika, Avrupa ve Turkiye'deki gişe gelirleri, ayrica DVD satışları ile karlı bir projeye dönüşeceği ortadadır. 2010 AKB ajansi bu butceyi harcamayacak sadece "odunc" verecektir.

Önemli bir nokta daha var; büyük dünya yönetmenlerinin varlığı bu projeyi kendiliğinden koleksiyoncular için önemli bir film haline getiriyor. Paris filmine baktığınızda standart DVD sürümü dışında Koleksiyoncu ve Metal Kutu (TinBox) özel sürümleri de bulunabiliyor. Bu da bu tür filmlere olan özel talebin iyi bir göstergesi.

Projenin İstanbul'a sağlayacağı kültürel ve turistik faydalar ve marka değerindeki artış da göz önünde bulundurulmalı. 

Öte yandan bu filmin üretimi sirasinda İstanbul'da sinema sektörü çalışanlarına oluşacak iş imkanlari ve tecrübe aktarımi da çok önemli bir boyutu bence.

Filmin İstanbul'a ve Ülkemize Faydası

Türkiye, dünya turizmi ile ilgili sıralamada son iki senede ilk 10 ülke arasına girdi. Bu önemli bir başarı. Ayrıca dışarıdan gelen gelir açısından da ilk 10 içerisinde yer alıyoruz. Oysa dünya ülkeleri "marka değerleri" sıralamasında ilk 50'ye bile giremiyoruz. Bu çok net olarak şunu gösteriyor: Yabancılar ülkemize bizim kattığımız değerler sayesinde degil, doğal güzellikleri ve ucuzluğu yüzünden geliyor. Bizim bu ülkeye eklediğimiz, onu markalaştıracak hiçbir değer yok.

Peki bir ülkenin marka değerini arttırmak için en etkili alan nedir? FutureBrand'in dünya çapında yaptığı araştırma sonuçları çok ilginç; 
Turizm reklam dilimleri mi? Açıkhava çalışmaları mı? Gazete ve dergi ilanları vermek mi? Hayır. Bütün bunlar sadece %3 değer taşıyor ülke markalaşmasında. Oysa bir numarada  %18 ile sinema filmleri ve TV dizileri bu anlamda kullanılabilecek en önemli güç olarak tanımlanıyor. İnsanlar dizilerde gördükleri, sinemada izledikleri yerlere gitmek istiyor. Bu yüzden Hawaii'de "Lost" dizisi çekilsin diye uğraşıyorlar. Bu yüzden New York'da "Sex and the City" turları düzenleniyor.

Bu film bu anlamda bir ilke imza atacak. Uluslararası piyasada dolaşan, insanların izleyeceği, dünya yönetmenlerinin dilinden İstanbul'umuzun anlatıldığı bir film olacak. Sadece bu film sayesinde değil, yönetmenlerin sayesinde de İstanbul'un bir kültür şehri olduğu dünyaya mesaj olarak iletilecek.

Önerilecek Bölgeler (Semtler)

Haliç (Cibal - Fener - Balat - Ayvansaray - Eyüp)
Topkapı Sarayı and Sultanahmet
Boğaz: Ortaköy - Arnavutköy - Bebek - Rumelihisarı - Emirgan
Cihangir
Karaköy - Galata
Beyoğlu - İstiklal Caddesi
Üsküdar - Kadıköy
Kapalı Çarşı
Yedikule
Beyazıt - Laleli - Aksaray
Modern İstanbul: Nişantaşı, Maçka, Şişli, Levent

Kamera Arkası

Filmin DVD sunumunda yer alacak kamera arkası bölümünde sadece çekimle ilgili hazirlanmış bir belgeselin dışında ayrıca İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti hakkında da önemli bilgiler aktarmayı planlıyoruz. 

Bunun dışında bonus bölümünde Genç Türk Sinemacılarının kısa filmlerinden oluşan bir derlemeye yer vermek arzusundayız. Böylece Genç Türk Sinemacıları, dünya devleri ile birlikte geniş kitlelere ulaşabilme imkanı bulmuş olacaklar.

İlginç Örnekler

Woody Allen'ın Vicky Christina Barcelona filmi Türkiye'de vizyona girdiğinden beri gerek gazetelerde gerekse kültür dünyasında benzer bir projenin neden ülkemiz için yapılmadığı konuşuldu. Türkiye'de ve İstanbul'da geçen filmlerin yapılması ve tüm dünyada gösterilecek kalitede olmaları lazım. Bu bakış açısı ile Istanbul On My Mind bir ilke imza atıyor. Bunun arkasından yeni projelerin de geleceğini umut ediyoruz.

Türkiye'nin dünya çapında markalaşması ve gerek turizm, gerekse kültürel alanda tanınması için bu türde projelerin artması gerekmektedir. Bunun en yakın örneklerinden birisi komşumuz Yunanistan'dan geliyor. 2002 yılında gösterime giren My Big Fat Greek Wedding tüm dünyaya Yunan insanını ve kültürünü sevdiren bir film oldu. Daha sonra Mama Mia! ile Yunan adalarına ve turizmine çalıştı sinema endüstrisi. Her iki proje de Yunan kültürünün dünyada daha iyi tanınması yolunda inanılmaz pozitif mesajlar verdi. Bunun dışında yüksek turizm gelirleri sağladı. Durumun çok iyi farkında olan Yunanistan, bu sene de My Life In Ruins filmi ile özenle yarattığı markasını koruyacak.

Bizler ise halen dünyada "Türk" deyince akla gelen Midnight Express filminin izlerini silmek için hiçbir şey yapmıyoruz. Oysa iki kat daha çok uluslararası film üretip, hakkımızda yapılmış kötü filmleri unutturmamız lazım. 

14 yıldır Amerika'da yaşadığım için "yabancı" bakış açısını kolaylıkla algılayabiliyorum. Bu insanlar sinemalarda ve evlerinde DVD'de gördükleri tecrübeleri yaşamak istiyorlar.

Bir diğer örnek Mısır. Son yıllarda yaşanan tüm terör olaylarına rağmen özellikle Mummy filmleri sayesinde turizmde diğer ülkelere büyük bir fark attığını görüyoruz.

Tüm dünyanın bir numaralı balayı destinasyonu Hawaii adalarını düşünün. Yıllardır Amerikan filmleri sayesinde Hawai=Balayi haline dönüştü.

Bakınız: Yeni Zelanda. Yüzüklerin Efendisi serisi, peşinden Chronicles of Narnia, King Kong gibi pek çok filmden sonra 10 yıl önce yeri bile bilinmeyen bu ülke şu anda marka değeri açısından dünyada ilk 3'ü içerisinde. Türkiye ilk 50'de bile değil.

MGM'in 1960'larda yaptığı Topkapı filminin tekrar cekilmesi soz konusu (remake). Biz bu filmin orjinal mekanlarında değil, Almanya'da yapılan Topkapı setlerinde çekilmesine göz yumuyoruz. Tıpkı Troy ayıbı gibi...

Neler yapılması gerekir sorusunun cevabı ise çok net. Uluslararası standartlarda filmleri, İstanbul'dan başlayarak tüm Türkiye'de yapılmasını başlatmak.

Diğer ülkelerin yaptığı gibi ülkemizde film çekmek isteyen yapımcılara getirdikleri ve ülkemizde harcadıkları paranın bir kısmını "teşvik" olarak geri vermek ve KDV almamak. Bu sistem birçok ülkede yürürlükte.

Çok uzatmadan basit bir örnekle bitirmek istiyorum. 2006 yılında bu teşvik yasasının olmadığı New Mexico eyaletinin sinema gelirleri 8 milyon dolar iken, 2007 yılında teşvik yasasının yürürlüğe girmesiyle bu rakam 428 milyon dolara çıkıyor. (Variety Magazine, June 26 2007)